NAMIK CEYHAN

NAMIK CEYHAN

YENİ BİR KURAKLIK: KAR KURAKLIĞI

YENİ BİR KURAKLIK: KAR KURAKLIĞI

Ülkemizin batı ve orta kesimlerinde son aylarda maalesef uzun yıllar ortalamalarına göre daha az yağışlı ve daha sıcak günler yaşanıyor. Aralık ayında girilen Kış mevsiminin olmazsa olmazı beyaz bereket -kar yağışları- Özellikle Konya Kapalı Havzasında yeterince görülmedi. Havzamız maalesef KAR KURAKLIĞI yaşıyor. Bunun etkilerini önümüzdeki günlerde ve aylarda daha fazla hissedeceğiz.

Karda yaşanan kuraklığın toprağa, bitkilere ve tüm canlılara, su mevcudiyetine ve ekosistemin tamamına etkisi var. Koca bir kış mevsimi geride kaldı. Bazı şehirlerimizde yüksek sıcaklık rekorları kırıldı. Yağmur yağışı bir nebze alınsa da bölgemizde yeterince kar yağmadı; hatta Konya merkeze hiç kar yağmadı desek yeridir. (bu konudaki sayısal verileri Meteoroloji Genel Müdürlüğü web sayfasından öğrenebilirsiniz. www.mgm.gov.tr )

Aslında son on yılda kar yağışında bir düşüş söz konusuydu. Bunda küresel ısınmanın payı büyük olmakla birlikte zaman zaman dünyanın doğal döngüsünde rüzgârlar, El Nino, La Nina gibi meteorolojik olaylar da bu durumu etkiliyor. Tabii plansız kentleşme (özellikle yüksek binaların kent ısı adası etkisi), yeşil alanların azalması, tarım topraklarının imara açılması vb. çevresel etkileri saymıyorum bile…

Kar kuraklığı terimi, yeni yeni oluşan bir terim. Son yıllarda küresel ölçekte görülen düşük kar seviyeleri bu konudaki çalışma ve araştırmaları artırmış, yeni bir isim verecek kadar ciddi bir durum olduğunu ortaya koymuştu. Ve kar araştırmaları genişledikçe, anormal derecede düşük kar miktarlı mevsimleri tanımlamak üzere “kar kuraklığı” ifadesi uzmanlar tarafından literatüre kazandırıldı.

Karda yaşanan kuraklığın toprağa, dolayısıyla bitkilere ve tüm canlılara, su mevcudiyetine ve ekosistemin tamamına etkisi var. Yağış bir azalıyorsa, buharlaşma üç artıyor. Bunun da suyun ayrı özellikler ve karakteristikler taşımasından ötürü çeşitli sonuçları oluyor. Kar yağışındaki kuraklık orman yangınlarına kadar varabilir. Bitki örtüsündeki su miktarını azaltarak, sıcak ve kurak bir ortam oluşturabilir, bu da orman yangınlarına zemin hazırlayabilir. Orman ekosistemine ve biyolojik çeşitliliğe zarar verebilir.

Bunun yanı sıra sıcak ve kurak günlerde yaşanan dengesiz buharlaşmanın varlığı, farklı su kaynaklarında farklı etkilere yol açıyor. Azalan göl ve baraj sularında oksijen seviyesi de düşmüş oluyor. Gayet tabii bu da canlıların yaşam koşullarını değiştirip birçok türe zarar veriyor, Su yaşamı için elverişsiz olan koşullar, büyük balık ölümlerine yol açabiliyor. Öte yandan sulama suyumuz azalıyor. Suyun tasarruflu kullanılmasının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Gıda güvenliğimiz için endişe duymaya başlıyoruz.

Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi içinde Kuraklık, “yağışların, kaydedilen normal seviyelerinin önemli ölçüde altına düşmesi sonucu, arazi ve su kaynaklarının olumsuz etkilenmesine ve hidrolojik dengenin bozulmasına sebep olan doğal olay" olarak tanımlanmaktadır. Kuraklık genellikle yavaş gelişir ve etkisi sıklıkla uzun bir dönemi kapsar.

Kuraklığın üç farklı şekli vardır. Meteorolojik kuraklık olarak başlar, hidrolojik ve tarımsal kuraklık olarak etkisini gösterir. Her üç kuraklığın sonucu sosyo-ekonomik kuraklık olarak devam eder. Kuraklığın etkileri en fazla, suya talebin en çok olduğu zamanlarda hissedilir, ama o zaman da herhangi bir önlem almak için artık çok geçtir.

Her kuraklığı, küresel iklim değişikliğine bağlamak da doğru değildir. İnsanlık tarihi kuraklıklar ile doludur. Bugünkü küresel iklim değişimi problemi 1980'li yıllarda ortaya çıktığına göre, günümüzdeki kuraklık, arz ve talep ilişkisinden kaynaklanan su sıkıntısıdır. Türkiye'de de kuraklık, normal ve bilinen atmosferik sistemler tarafından geçmişte hep oluşturulmuş ve gelecekte de (küresel iklim değişimiyle birlikte sayı ve şiddet bakımından) artarak daha fazla görülecek ve her alanda tehlike çanları çalabilecektir. Özellikle bölgemiz bu konuda daha hassas konumdadır.

Kuraklık da tıpkı deprem gibi çeşitli büyüklüklerde oluşabilen doğal bir afettir. Ancak yavaş yavaş yani sinsice kendini hissettirir. Nasıl ki suyun çoğu (sel) ölümcül ise suyun azı da (kuraklık) ölümcüldür. Bu konuda, tedbirlik ve hazırlıklı olmak zorundayız. Allah her şeyin hayırlısını versin inşallah. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
NAMIK CEYHAN Arşivi