Namık CEYHAN

Namık CEYHAN

UMUDUMUZ HANGİ GENÇLİKTE?

UMUDUMUZ HANGİ GENÇLİKTE?

Geçtiğimiz hafta içinde kutlanan 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı günü yayınlanan köşe yazımda “19 Mayıs’a ATATÜRK’Ü ANMA” başlığı ile Atatürk’ü anma ve anlama konusuna değinmiş ve Ne Mutlu Türk’üm Diyene” ifadesini içtenlikle söyleyebilen insanlar için Atatürk’ün kırmızıçizgi olduğundan bahsetmiştim. Bu hafta ise gençlerden, gençlikten bahsetmek istiyorum.

Gençlik, enerjik, atak, biraz asi, hayalleri olan, tutkuları peşinde giden, özgürlük peşinde, coşkulu, yüreği sevgiye açık, duygusal, riyasız, gösterişten uzak dost doğru yaşanan bir kişiliktir. Ergenlikten yetişkinliğe geçiş döneminde yaşanan bambaşka bir duygudur, gençlik.

Peki, günümüz gençliği ne durumda? Yaşı benim gibi ilerlemiş dede ve nine olmuş büyüklerin şimdiki gençliği anlaması beklenmesin. Bizler hep kendi gençliğimizle kıyaslarız. Pek çoğumuz etrafımızdaki gençlerin davranışlarını, yaşantısını anlayamayız, bu yüzdende kolayca eleştiririz. Ana her ne kadar devir değişti desek de galiba değişen bir şey yok, bu konu asırlardır bu şekilde devam ediyor.

Ünlü Sümerolog Muazzez İlmiye ÇIĞ, Sümer tabletlerinde “Bu Gençlik Nereye gidiyor?” yazısını gördüğümden beri, gençleri sorgulamıyorum, diyor. Daha da eski M.Ö. 4. yy. da yaşayan Sokrates’in “Günümüz çocukları lüksü seviyor, Görgüsüzler, otoriteye başkaldırıyorlar, yaşlılara saygıları yok, çalışmak yerine lak lak etmeyi seviyorlar. Çocuklar artık ailenin hizmetçisi değil, tiranı (gücü elinde tutan). Yaşlılar içeri girince ayağa kalkmıyorlar.”, M.Ö. 8. yy. da yaşayan Hesiodos’un “Günümüzün gençleri öyle umursamaz ki ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağırbaşlı davranmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler kurallara boş veriyorlar. Çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar.” sözlerini sosyal medyada okuyunca asırlardır değişen bir şey olmadığını anlıyorsunuz.

Antik dönemdeki gençlik değerlendirmesiyle günümüz gençlik hallerinin aynı olması tesadüf olmamalı. Duygular davranışlar değişmiyor. Yani her toplum yeni kuşak gençlerden şikâyetçi olmuş ve her dönemde yetişkinler gençleri anlamakta zorluk çekmişler ve halende çekmektedirler. Ama onları oldukları gibi kabullenmek gerekir. Empati yapmak gerekir. Su akar yolunu bulur misali elbet büyüyecekler, elbet büyüklerin değimiyle bir baltaya sap olacaklar. Nasılsa bizlerde aynı yollardan geçmedik mi?

Kendi gençliğimi hatırlıyorum da (hoş hiç unutmuyorum ki). Çoğumuzun bildiği hani düzene başkaldırmasıyla meşhur 68 kuşağından değilim ama onların devamı olarak nitelendirilen 78 kuşağındanım. Seksen ihtilali öncesi gençlik bir başka idi. Yatılı olarak okuduğum Kabataş Erkek Lisesi son sınıfında başlayan gençliğe geçiş günlerim İstanbul Teknik Üniversitesinde başlayan üniversite hayatımda dönemin gerçekleriyle mücadele ederken doğrusu doya doya gençliğimizi yaşadık diyemiyorum. Uzun uzun anlatmaya gerek yok seksen öncesi ülkemizdeki siyasi çalkantılar arasında gençliğimiz kayboldu gitti.

Birlikte büyüdüğümüz, acıları paylaştığımız mutluluklara ortak olduğumuz gençlik arkadaşlarımızla yıllar sonra sosyal medyada buluştuğumuzda çocuklar gibi sevindik. Sonradan birbirlerini bulan okul arkadaşları gibi bizlerde bir araya geldiğimizde o günleri yeniden yaşamaktan ve yâd etmekten çok mutlu oluyoruz.

Yıllar ne kadar geçse de hangi mevkide hangi görevlerde yer alsalar da halen birbirimize ismimizle hitap edebildiğimiz arkadaşlarımız gençlik arkadaşları değil mi? 4-5 yıl birlikte olsak da gençliğimizin en güzel yıllarını paylaştığımızdan, acıyı ve mutluluğu yan yana yaşadığımızdan birbirimizi hiç unutamıyoruz. Siyah beyaz fotoğraflarda kalan anılarımızı tazelemekten zevk alıyoruz. Halen de gençliğimizde edindiğimiz duygularla üzerimize vazife olmayan işlere karışmaya devam ediyoruz. Ah şu gençlik…

Seksen ihtilali sonra gençlik biraz yön değiştirdi. Doksanlarda televizyonların renklenmesi, kanalların artmasıyla birlikte Televole kültürü, magazin kültürü etkili oldu. İki binlerde İnternetle birlikte sosyal medya etkili olsa da gençlerin heyecanları, coşkuları, duyguları hep var oldu. Gençler inandıkları davaların ve duygularının peşinde koşmaya halen devam ediyorlar. Buna rağmen kimileri terör örgütlerinin ağına düştüler, kimileri aylak aylak gezip, baba parası yemeği tercih ettiler, kimileri de din tacirlerinin elinde oyuncak oldular. Ama yine de özlerini kaybetmeyen, memleket meselelerine kafa yoran, yenilikçi, yaratıcı, düşünen, üreten gençlerimiz çok şükür çoğunluktalar. Zaten umudumuzda bu gençlerde.

Zaman değişse de, koşullar ve imkânlar gelişse de, adına alfabenin son harfleri (Z kuşağı) verilse de gençlerin değişmeyen tek şeyleri tutkularının peşinde koşmaları, yasakları sevmemeleri, heyecanları, enerjik tavırlarının devam etmesi ve inandıkları doğruların üzerine giderken nasihat almaktan, emir almaktan hoşlanmamaları. Her şeye rağmen ayakta kalma mücadelelerini kaybetmemeleri.

Etrafımızdaki gençleri izlerken ve eleştirirken lütfen kendi gençliğinizi düşünün ve ona göre hareket edin, sizden ne farkı var ki. Gazi Mustafa kemal Atatürk “Umudum Gençliktedir” derken geleceğimizin güvencesi gençlere güvenmiş ve Cumhuriyeti onlara emanet etmişti. Bizler bugünlere kadar Cumhuriyete sahip çıktık, yüzyıllık bir çınar olarak büyüttük bundan sonrada onu yaşatacak ve daha nice yüzyıllara taşıyacak günümüzün gençleridir. Yani umudumuz gençlerdedir.

Sevgili gençler ve genç kalanlar, yaşadığınız heyecanı ve enerjiyi hiç kaybetmeyin, üzerinize vazife olmayan işlere karışın, toprağınıza, yeşil yaprağınıza ve ay yıldızlı bayrağınıza sahip çıkın. Unutmayın ki bu ülkenin geleceği sizden sorulur. Tabii ki önce bu hafta sonu sandığa gidin ve vatandaşlık hakkınızı kullanın, ülkemizin geleceğinde söz sahibi olduğunuzu gösterin.

Ülkemiz için milletimiz için hayırlısı olsun inşallah. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Namık CEYHAN Arşivi
SON YAZILAR