Namık CEYHAN

Namık CEYHAN

TOPRAKLARIMIZA SAHİP ÇIKALIM

TOPRAKLARIMIZA SAHİP ÇIKALIM

Son söyleyeceğimi ilk baştan yazayım: Yabancılara toprak satışı ve para karşılığı vatandaşlık verilmesi uygulamasına artık dur demeliyiz. Böyle giderse bir tarafta ülke nüfusunun demografik yapısı değişebilir, diğer tarafta da kendi ülkemizde yabancı bir kişiye ait arazide ırgat olarak çalışmaya mahkûm olabiliriz.

Bir taraftan ülkeye döviz kazandırma çabası bir taraftan da ümmet aşkıyla gelişen merhamet duygusuyla ensar olma çabası sonucu kendi ülkemizde yabancı konumuna düşmekten korkuyorum.

Filistin’de İsrail’de yaşanan hadiseler ve o bölgenin yüz elli yıllık tarihi geçmişi tüm mazlum ülkelere ders niteliğinde olmalıdır.

Siyonizmin o bölgede oynadığı oyunlar ve gelinen noktada bardak taştı ve yer yerinde oynamakta. ABD ve İngiltere tarafından şımartılan ve Avrupa ülkeleri tarafından da desteklenen siyonist İsrail kimseyi dinlemiyor. İsrail’i yönetenler ölüm makinasına dönmüş vaziyette. İnsan hakları hak hukuk adalet kimsenin umurunda değil.

Yaşanan bir savaş değil, toplu katliama dönüşmüş vaziyettedir. Orada masun insanlara, sivil halka, kadınlara, çocuklara kundaktaki bebeklere yapılan zulüm insanlık suçudur. Eninde sonunda bu insanlar uluslararası hukuk önünde yargılanacak ve hak ettikleri cezayı alacaklardır.

Siyonist lobiler Amerika’da: “Filistin boş bir araziydi, bir çölden ibaretti. Biz girdik ihya ettik. Dolayısıyla orası bize aittir” diye propaganda yapıyorlar. İslam âlemine yönelik olarak ise: “Filistinliler kendi topraklarını kendi elleriyle sattılar, biz de büyük paralar verip satın aldık” diye propaganda yapıyor olsalar da bunun böyle olmadığını tarih söylüyor.

Filistin toprakları 28 milyon dönümdür. 1948’de İsrail işgal devleti kurulduğunda Yahudilerin sahip oldukları arazi miktarı 2 milyon dönümdü. Yani tüm Filistin topraklarının % 7’si kadar.

Evet, kamuoyunda bilinenin aksine Filistinliler Yahudilere para karşılığı topraklarını satmamıştır. Satanlar olmuş ancak büyük bir çoğunluğuna siyonizmin oyunuyla el konulmuştur. Bugün dünya üzerinde 8,5 milyon Filistinlinin 5 milyonu yurtdışında yaşamaktadır. Filistin’in dışındakilerin tamamına yakını, Filistin’in içindekilerin de yarıya yakın bir kısmı mülteci durumundadır. Yani tehcire tabi tutulmuş, göçe zorlanmışlardır. Yerlerine 4,5 milyon Yahudi getirilip yerleştirilmiştir.

Gelelim ülkemize;

Çevre, Şehircilik Ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü verilerine göre Ocak 2010–Temmuz 2020 tarihleri arasında, gerçek kişiler tarafından satış vb. yollarla 11 bin 595 adet ve 21 milyon 284 bin 892 metrekare ana taşınmaz edinilirken, sadece 2022 yılında 5 milyon 219 bin 309 metrekare tarım arazisinin yabancılara satıldığı belirtilmiştir. Geçen yıl içinde en fazla taşınmaz alan ilk 3 ülke Ürdün, Filistin ve İsrail; En fazla arazi satışının yapıldığı ilk üç il ise Konya, İstanbul ve Bilecik olmuştur.

Öte yandan, Türkiye'de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı, 2023 yılı başı itibarıyla, resmî rakamlara göre toplam 4 milyona yakındır. Ancak, gayriresmî sayı bu rakamın iki katı olduğunu söylüyor.

En fazla Suriyeli, sırasıyla İstanbul, Gaziantep, Şanlıurfa, Hatay, Adana, Mersin ve Kilis'te. Kilis'te yerli nüfusa yakın Suriyeli var. Hatay'da Suriyeli sayısı Türk vatandaşlarının sayısını geçmiştir.

Önce Filistin’i ele geçiren İsrail adıyla bir devlet kuran sonra Suriye'yi parçalayan ABD ve onu destekleyen zengin Avrupa ülkeleri, sığınmacı kabulünü neden Türkiye gibi yapmadılar? Neden yükü Türkiye’nin üstüne yıktılar? Bütün bunlar alenen konuşulan Büyük Orta Doğu Projesinin (BOP) bir parçası değil mi?

Ben strateji uzmanı değilim. Ama etrafımızda yaşanan hadiseleri izledikçe ve konuyla ilgili uzmanları dinledikçe korkuyorum. Bir an önce Gazze’de akan kanın durdurulmasını, katillerin yargılanmasını istiyorum. Kendi ülkem içinde endişeleniyorum.

Gerek mülteci/ sığınmacı politikası, gerekse yabancılara toprak satılması ve vatandaşlık verilmesi konusunun ülkeyi yönetenler tarafından bir kez daha gözden geçirilmesini ve bu uygulamalara artık bir son verilmesini bekliyoruz.

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun yüzüncü yılında Türk vatandaşlarına verilecek en büyük armağanlardan biride; ülke topraklarının yabancıya satışının durdurulması ve T.C. vatandaşlığının yabancılara para karşılığı verilmesi uygulamasının sonlandırılması olabilir.

Tarih milletlerin tarlasıdır. Bir millet ne ekerse onu biçer. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Namık CEYHAN Arşivi
SON YAZILAR